Bundan tam 10 sene önce eski çalıştığım şirkette kızlarla ayda
bir buluştuğumuz paralı günümüz vardı. Her ay bir yerde toplanıp muhabbetin
kahkahanın dibine vuruyorduk. Bir ay kızlardan birinin gününe, gün dışından biri de gelmişti. Suna’nın
arkadaşıymış. Adı Dilek. Kırmızıya yakın kısacık kızıl saçlı, şen şakrak, eğlenceli,
aykırı bir tip.
O zamanlar benim yeni tanıştığım insanlarla mesafeli olmak gibi
bir kaygım yok. Yeni birilerini tanımak heyecan veriyor o sıralar.. O gece bir
samimi olduk Dilek’le. Birbirimizin numaralarını almamızla, ay bak mutlaka
görüşelim diye birbirimize ısrarlar etmemizle akşamı sonlandırdık.
Çok geçmedi sık sık görüşmeye başladık Dilek’le. İzmir’li
olması ve çılgınlıkla karışık naifliği beni kendisine bağladı. Dilek fotoğrafçılık mezunuydu. O sıralar home office
çalıştığı ve eşi Ömer de sık sık iş için şehir dışına gittiği için onlarda çok
kalırdım. Bir akşam iş çıkışı gitmişim gene Dilek’lere. Ömer şehir dışında.
Dilek oturmuş külüstür bir bilgisayarın başına, çatır çutur bir şeyler yazıp
duruyor. Arada bilgisayar takılıyor, indiriyor bir tane monitörün kafasına.
Ben iş yaptığını zannederken o blog yazıyormuş meğer. Bloğunun adı da pek afilli “Arzın Merkezine
Yolculuk”.
Ne zamandır bana, blogda yazdıklarımı okusana diye ısrar
edip duruyordu. Bir kaç defa okumuştum. Gerçekten de güzel şeyler yazıyordu. Çok entelektüel bir
kızdı ve çok şey hakkında fikir sahibiydi. O akşam tutturdu hadi sana da blog
açalım diye. Ya dedim ne bloğu? Ne anlarım ben blog yazmaktan? Derken bu beni
bir gaza getirdi. İyi be tamam açalım hadi dedim. Dilek bilgisayar başında bana
blog açmak için uğraşırken, pat diye dönüp “bloğun ismi ne olsun?” dedi. Beni
aldı bir telaş. Şu mu olsun yok olmaz, bu mu olsun var öyle bir adres diye diye Dilek’le düşünmeye başladık.
Ben o sıralarda yan flüt
çalmaya merak sarmışım. Gitmişim küçük bir servet dökerek kendime Fox marka bir
yan flüt almışım. CSO’nun yan flüt şefinden özel ders alıyorum. Her gittiğim yere
yan flütümü götürüyorum falan. O vakitler havalı sayılacak türden bir hayatım
var ama bir taraftan da beyaz yakalıyım. Bloğun adı ne olsun ne olsun diye düşünürken, olsa olsa benim bloğun adı “Neslice
Düttürü Dünya” olur dedim.
Oldu da.
O akşam açtı Dilek bloğu. Bak dedi bloğunu güncel tutacaksın.
Sık sık bir şeyler yazacaksın. Başka blogları takip edip yorum yazacaksın, sana
yapılan yorumlara cevap vereceksin diye öğütler verdi. Tamam dedim.
Gel gelelim
benim blogla uzaktan yakından bir ilgim olmadı ilk başlarda. Dilek, kullanıcı
adımı ve şifremi bildiğinden arada girip bir şeyler yazıyordu. Bazen saydırıp
sövdürüyordu bana yazdıklarıyla. Baktım olacak gibi değil tamam dedim yazacam
ben de bir şeyler.
Aldım sazı elime ve yazmaya başladım bir şeyler. Yazıyorum ama kel alaka
şeyler. 3 yıl kadar da sürdü blogla olan seviyeli ilişkimiz.
3 sene sonra bir akşam evde Julie and Julia adında bir film
izliyorum. Filmde Amy Adams kendi çapında yemekler yapıp eşine yediriyor ve tariflerini
de bir deftere yazıyor. Sonra tariflerini blog olarak yazmaya başlıyor.
Sonrasında da hayallerinin peşinden koşmaya başlıyor falan. Filmi izledikten
sonra acayip cazip geldi yemek bloğu yazma fikri. Yemek yemeyi de pişirmeyi de
seviyorum. Pişirdiklerimi yedirmeyi daha çok seviyorum. E o zaman benim
tariflerimi de birileri yapıp yerse ve beğenirse ne güzel olur dedim. Hemen
oturdum bilgisayarın başına. Önce bloğumun adını değiştirdim. Sonra eski
kayıtları sildim. Sonra da ilk tarifimi yazıp paylaştım. O zamanlarki sevgilim
(şimdiki eşim) de sağolsun ilk yorumunu yaptı Çerkez Tavuğu tarifime.
Ve böylece hayat buldu “Neslice Tarifler”. İlk başlarda mutfak
mermerinin üzerinde çektiğim fotoğrafların yerini sonralarda pencere önleri
aldı. Tariflerimde göze hitap eden aksesuarlar devreye girdi. Fotoğraflarımı Picasa
süsledi. Sadece “malzemeler”den ve “yapılışı”ndan ibaret olan tariflerimi, yeri
geldi hayatımdan kesitler renklendirdi.
Hiç unutmam “Neslice Tarifler”in bebeklik döneminde yemek
bloglarını harıl harıl araştırırdım. Hepsine yorum yazardım. Hatta
şimdilerde bana yapıldığında çok itici gelen şeyi yapıp “yeni bir bloğum var,
bana da gelin” diye bloggerları yorumlarımla taciz ederdim. O zamanlar
takipçi sayısı çok olanlara imrenir, keşke beni de çok takip eden olsa diye iç
geçirirdim. Sonradan anladım ki önemli olan seni kaç kişinin takip ettiği değil, takip eden kaç kişinin merakla ve heyecanla okuduğuymuş..
E tabi bunları yazarken aklıma şu kısa hikaye de gelmiyor
değil. Yazarın birine sormuşlar. Kitabınızın 100 kişi tarafından 1 kere
okunmasını mı istersiniz? Yoksa 1 kişi tarafından 100 kere okunmasını mı? Yazar
da cevap vermiş: 100 kişi tarafından 100 kere okunmasını.
Gönül ister ki binlerce takipçim olsun, yazdıklarıma
yüzlerce yorum gelsin. Ama bazen az, öyle çoğalıyor ki hayatta. Var olanların
varlığına şükredip, sadece onlar olsun yeter diyecek kadar tatminkar
oluyorsunuz. Tıpkı benim bloğum sayesinde edindiğim zenginlikler gibi.
Yıllar geçti ve ben “Neslice Tarifler” sayesinde ufkumu genişleten, yetenekleri ve emekleri karşısında şapka çıkartan bloglar tanıdım. Çok güzel
arkadaşlar, dostlar edindim. Emel Ablam, Aslı, Ahu, Leyla ilk aklıma gelenler..
Dünya’nın diğer ucunda Kanada’da yaşayan Emel Ablam dert ortağım oldu benim. En
büyük acılarımı da, en güzel mutluluklarımı da ilk onunla paylaştım. Sevgilimle
barıştığımızı ve evleneceğimizi ilk duyanlardandır. Düğün davetiyemi ilk ona
gönderdim. Hamileliğimi başından sonuna kadar takip etti. Teee Kanada’lardan
kızıma hediyeler gönderdi. Hem de her doğum gününde. O da yetmedi, her Türkiye’ye
geldiğinde beni hediyeleri ile mahcup etti. Ve belki de en hazini Emel Ablamla
henüz yüz yüze görüşemedik. Ama inanıyorum, o gün de gelecek.
Şimdilerde yeni blog yazanlara bakıyorum. Daha
profesyoneller. Ama 10 yıldır blog yazan biri olarak mütevazılığı bir kenara
bırakıp şunu söyleyebilirim. Eskiler daha güzeldi. Bizim zamanımızda blog
yazanlar yorumlarda kavga etmezdi. Kıskançlık hiç olmazdı. İade-i ziyaret
önemliydi. Tariflerde (varsa) mutlaka kaynak gösterilirdi. Farklı sosyal medya hesaplarında paylaşımlar tüketilmezdi.
Sevdiğimiz bir dizi filmin devamını bekler gibi beklerdik, sevdiğimiz blogların
yeni paylaşımlarını.
2007 yılında çıktığım blog macerasında, hayallerimi
gerçekleştirme yolunda minik adımlarla ilerliyorum. Hala kumanda panelimi heyecanla açıyorum. Yeni bir yorum gelmiş mi? Takip ettiğim bloglarlar yeni
paylaşımlar yapmış mı? diye panelime merakla bakıyorum. Ve her paylaşımımda heyecanım her geçen gün biraz daha artıyor..
İyi ki Dilek’le tanışmışım. İyi ki sana blog açalım demiş.
İyi ki o filmi izlemişim. Ve iyi ki “Neslice Tarifler” doğmuş ve bloğum 10 yaşında olmuş.
Birlikte nice senelere..
Not: Dilek İstanbul’a taşındı. İstanbul’dayken birkaç defa
görüştük ama sonrasında birbirimizin izini kaybettik. Duyduğum kadarıyla İstanbul’da
doğum fotoğrafçılığı yapıyormuş. Onu çok özlediğimi ve şu düttürü dünyada blogla
da olsa kendime ait bir yer açtığı için ona minnettar olduğumu bilmesini isterim.
Çok keyifli bir macera bu maceranın içinde olmak heyecan verici nice senelere ssk
YanıtlaSilNice maceraları birlikte yaşayalım sevgilim ssk
SilNice senelere :)) Bazı tanışıklıklar bir şeylere vesile olup sürecini tamamlar ve hep öyle sıcak hatırlanırlar. Güzellikler sizinle olsun :) Sevgiler gönderiyorum.
YanıtlaSilTeşekkür ederim :) Hep gülümseyerek hatırlayacağım bir tanışıklık benimkisi. Ben de sevgilerimi yolluyorum.
SilGüzel blogunuzun nice on yılları olsun. Sağlıkla, keyifle yazın:)
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim. Hep birlikte olur inşallah..
SilOn yıl ne kadar da uzun bir zaman. Nice yillara. Beni eklerseniz sevinirim:))) Şaka tabii ki. Blogun hikayesi, belli bir noktaya evrilişi ilgiyle okudum.
YanıtlaSilGeriye dönüp bakınca hem uzun hem de ne kadar çabuk geçmiş dedirtiyor seneler.. İlgiyle okumanıza çok sevindim.
SilBen de çok memnunum sizi tanımaktan :)) Nice nice yıllara :))
YanıtlaSilAynı memnuniyet bana ait. Sizi tanımak da çok güzel benim için :)
SilBloğunuza nice sağlıklı 10 yıllar diliyorum. Bu arada siz ve eşiniz sayesinde hafta sonu gelecek misafirlerime yapılacaklar listesine çerkez tavuğunu da ekledim. Sevgi ve saygıyla kalın.
YanıtlaSilHep birlikte olsun İlhan Bey. Eski blog yoldaşlarımdansınız siz de :) Umarım size ve misafirlerinize mahçup olmayız :) Bizden de selam ve sevgiler..
Silİlginç sizin gibi eski bir blogerı nasıl da gözden kaçırmışım. Ben yemek bloglarını ilgiyle takip ediyorum. Yemek pasta börek yapmayı yedirmeyi farklı tarifler denemeyi seviyorum. Çok farklı biz blog açma hikayeniz varmış. Dilek arkadaşınıza da buradan selam olsun ;)
YanıtlaSilKeyifli tarif ve yazılarda buluşmak üzere hoşçakalın...
Çocuklu hayat da benim ilgi alanım. Ben de yazılarınızı merakla okuyacağım..
SilSizi zaten takip ediyorum ama bu yazıyı okurken o kadar keyif aldım ki :) Nice nice senelere :)
YanıtlaSilSevgilerimle..
Ne kadar memnun oldum anlatamam size. Hep birlikte inşallah..
SilSevgili kızım. Ancak blog okuyabileceğim günler geldi, geceleri seçmem daha iyi odaklanmama yardımcı oluyor. Öncelikle onuncu seneni kutlarım. Nice seneler diyorum.
YanıtlaSilGerçekten hikayen çok keyifliydi. Dilek hanımla yine buluşursunuz inşallah. Seni seviyoruz canım. Anneler günün de kutlu olsun kızım. Sevgilerimle :)
Çok teşekkür ederim Ece Abla. Umarım okurken zorlanmamışsınızdır. Hep birlikte nice senelerimiz olur inşallah.. Dilek'i bulmayı gerçekten çok isterim. Sizin de anneler gününüz kutlu olsun. Selamlar, sevgiler..
SilYazını okurken çok keyif aldım Neslim ve blog açma hikayeni öğrendim. Uzun yıllardır tanışıyoruz aslında ama hala hikayelerimizi yeni oğreniyoruz değil mi?
YanıtlaSilYeni bloggerlar alışma devresindeler onlarda oğrenicekler ama keşke kıskançlıklar olmasa ve galiba eski bloggerlar daha samimi ve yardımseverdi.
Dostbahçem inanılmaz biri çok seviyorum bende onu :)
Miniğini ve seni kocaman opüyorum.
Canım Aslım nerelerdesin? Çok özledim seni.. Evet dediğin gibi yıllardır tanışığız ama bazı hikayelerimiz bugünü beklemiş :) Emel Ablam en sevdiklerim arasında.. Tıpkı senin gibi.. Biz de kızımla birlikte seni çok öpüyoruz..
SilGüzelim blogger yıllarımız..
YanıtlaSilO heyecanlar ...gece gündüz klavye yarışları...yorumlanmalar...blog ziyaretleri bizden başka kimse bilemez o İlk Blogger olma keyiflerini...
Şimdi süratine erişilmez Instagram sayfalarımızda geziniyoruz..
Nice güzel yıllarda nice keyifli serüvenlerde çok yaşasın Blogun
Gönülden sevgiler
nUnU
Ne güzel günlerdi değil mi? Şimdilerde instagramda anlık paylaşımlar yapılıyor. Yorum yapmak bir yana "like" ile yetiniliyor.
SilHep birlikte yaşasın bloglarımız..
Sevgiler..
Merak ettim yazıyı baştan sona okudum.
YanıtlaSilBayağı anılarla dolu bir hikayeniz var. Güzel de anlatmışsınız.
Takibe aldım. ..
Teşekkür ederim.
SilMerhabalar Neslice,
YanıtlaSilNe zamandır uğrayamıyordum, ziyaret edeyim derken bu çok güzel yazı ile karşılaştım. İyi ki Dilek Hanım vesile olmuş bu güzel bloğu açmanıza.Nice yıllarınız olsun.
Kocaman sevgiler.
Ayyy çok mutlu oldum hoş geldiniz :) Bebiş nasıl? iyisinizdir umarım. Ben de ikinizi çok öpüyorum..
Sil