Bilenler bilir; 80 kuşağı okul çağına kadar genellikle
annesinin dizinin dibinde büyümüş, okul çağı gelince eve en yakın devlet okuluna
kaydı yaptırılmış, mahallede aynı okula giden çocuklarla kakara kikiri
eşliğinde okula gitmiş bir nesildir.
Ve ben de o nesilin bir ferdi olarak ilkokulu devlet
okulunda okumuş biriyim. Hatta ortaokulu, hatta liseyi, daha da üniversiteyi..
Ve hala bugün olmuş devletin okullarında eğitim hayatıma devam ediyorum.
Üniversiteye kadar bütün eğitimime Ankara’da devam ettim ve
benim zamanımda Ankara’da bile (ki kendisi başkent olur) benim bildiğim 3 tane özel
okul vardı. Bu özel okullara gerçekten maddi durumu çok çok iyi olanların
çocukları giderdi ve özel okula gitmenin tek bir avantajı vardı, o da “yabancı
dil”.
Gelelim günümüze..
Benim zamanımda hepi topu 3 tane olan özel okulların sayısı
şimdilerde sayılamayacak kadar çok. Neredeyse her sokakta “butik okul” adı
altında apartmandan bozma özel okul var. Çocuğunu devlet okuluna
gönderenlerin sayısı gittikçe azalmakta. Ve artık tek gerekçe yabancı dil
öğrenmesi değil. Aman devlet okuluna gitmesin de hangi özel okula giderse
gitsin.
Benim kuşağım ve öncesi devlet okulunda okumuş olsa bile şu
an çoğu aynı şeyi savunuyor: “Devlet okulları artık bizim zamanımızdaki gibi
değil, devir değişti, maddi durumum el veriyorsa çocuğumu özel okula gönderirim,
hatta maddi durumum el vermiyorsa bile çocuğumu özel okula göndermek ZORUNDAYIM!
Yeter ki devlet okuluna gitmesin. Hem karı koca çalışıyoruz. Özel okullar tam
gün. Devlet okuluna göndersem yarım gün de etüde göndermek zorundayım, o da
ayrı maliyet. Hem devlet, özel okula giden çocuğa maddi destek de veriyor.”
Bütün bunları duymama, görmeme rağmen BEN çocuğumu devlet
okuluna göndermek istiyorum. Hatta oturduğum semti değiştirmek pahasına. Çünkü
parasız eğitimden yanayım. Çünkü iyi okul yoktur, iyi öğretmen vardır görüşünü
savunuyorum. Çünkü özel okulun “özel” insanlar yetiştirdiğine inanmıyorum.
Çünkü param olmasına rağmen ticarethane mantığı ile çalışan sözde eğitim
kurumlarına saçacak 1 kuruşum bile yok. Çünkü mantar gibi orda burda bitip şube
açan özel okulların “kaliteli” eğitim verdiklerinden şüpheliyim. Çünkü özel
okuldan mezun olduğu halde İngilizce bir tek cümle kuramayan insanlar tanıyorum.
Çünkü çocukların TEOG, YGS, LYS, KPSS gibi sistemin çarklarından her birine
ayrı ayrı takılacağını biliyorum. Çünkü özel okullarda egosu şişmiş gösteriş
budalası velilerle yarıştıracak sidiğim yok. Çünkü bu ülkenin “çağdaş, laik ve gerçek
anlamda eğitim veren” devlet okullarına ihtiyacı var.
Dün akşam eşimle birlikte kabaca bir hesap yaptık. Çocuğumuz
şu an 3 yaşında. Kreş ve üniversite dahil ortalama fiyatlı özel okullara
gönderirsek 20 yılda ödeyeceğimiz miktar bugünün parasıyla 518.000,00 TL. Yazıyla
da söyleyeyim: Beş Yüz On Sekiz Bin Türk Lirası. Ve bu miktara enflasyon
oranları ve diğer masraflar dahil değil.
Okuma yazma bilmeyen çocuğuna oyuncaktan çok kitap alan bir anne olarak bu hesabı neden mi yaptım? Eğitim için yapılan harcamayı gereksiz olarak gördüğüm için değil, çocuğu okula göndermekteki
amacımız ne onu anlamaya çalıştığım için yaptım. İyi bir eğitim mi? Bir yabancı dil bilmesi mi? Yoksa
iki yabancı dil mi? Genel kabul görmüş mesleklerden birine sahip olması mı? Çok
para kazanacak bir işte çalışması mı? Yoksa mutlulukla yaşayacağı bir hayatının
olması mı?
Benim için iki şey önemli, birincisi çocuğum mutlu yetişsin,
ikincisi sevdiği işi yapsın. Ben çocuğumu bu kadar paralar saçıp özel okula gönderdiğimde, çocuğum o sınavdan bu sınava koşarken çocukluğunu ıskalayacaksa, kendini bilmez
ebeveynlerin yetiştirdiği çocuklarla gösteriş yarışına girecekse, insani
değerlere sahip olmaktansa akademik bilgilerle dolup taşacaksa olmaz olsun öyle
özel okul. Tek farkları yabancı dili iyi öğretmekse eğer (ki tartışılır),
zamanı geldiğinde gönderirim çocuğumu yurt dışına, parasını da koyarım cebine,
gitsin hangi dili nerede öğrenmek istiyorsa öğrensin.
Eşim, imkanım varsa çocuğumu en iyi özel okulda okutmak
isterim tarafında. Bense kaliteli ve parasız eğitim her çocuğun ve her ailenin
hakkı olmalı tarafındayım. Eşim bana sistemden bahsediyor, bense olması
gerekenden. Eşim bana doğru haklısın ama bu ülkede söylediklerinin
gerçekleşmesi çok zor çünkü ………. diye başlayan cümleler kuruyor, bense ona “Neden
olmasın? diyorum.
Neden olmasın? Bu ülkede özel okulların sunduğu imkanları
sunabilecek devlet okulları neden olmasın? Öğretmense tek sorun, artık devlet
okullarında öğretmen olabilmek öyle zor ki. Haliyle devlet okullarına çok iyi
öğretmenler geliyor. KPSS’den dünyanın puanını alıp, atanmayı bekleyen binlerce
idealist öğretmen var. Ve ister devlet okulunda öğretmen olsun ister özel okulda,
hepsi eğitim fakültesi mezunu değil mi? Hepsi aynı eğitimi alıp öğretmen
olmadı mı? Hepsi aynı müfredatı öğretmeyecek mi?
Devlet okullarının imkanları kısıtlı olabilir, kabul. Ama bu
ülkede Ahmet Naç gibi öğretmenler de var. Ve öğretmenlik, benim dün akşam elime
kalemi kağıdı alıp hesap kitap yaptığım gibi yapılacak bir meslek değil.
İdealist olmalı öğretmenler. Çünkü insan yetiştiriyorlar. Yeri geliyor evde
annenin babanın yetiştiremediği çocuğu da o yetiştiriyor.
Peki ne yapabiliriz? Öncelikle çok uzaktaki değil,
mahallemizdeki devlet okulları ile irtibata geçip okullarında neye ihtiyaçları
olduğunu öğrenebiliriz. Değişimi kabul etmeyip düzenlerinin bozulmasına dirayet
gösterecek “kişiler” mutlaka olacaktır. O zaman da öğrenci velileri ile
işbirliğine girip okul aile birliğini örgütleyebiliriz. Milli Eğitim’e gücümüz
yetmediyse destek için Belediyeleri işin içine dahil edebiliriz. Herkesin
elinden gelen bir iş mutlaka vardır. Okulun ihtiyacı olan ufak tefek
tadilatları öğrenci velileri ile hatta öğrenciler ile birlikte yapabiliriz. Sesimizi
duyurabilecek kampanyalar başlatabiliriz. Bir kutu boya ile okulun boyası
kalkmış ya da rutubetlenmiş yerlerini cap canlı renklerle boyayabiliriz. Sıraları
elden geçirebiliriz. Sınıflara çocukların hoşuna gidecek görsellikler
katabiliriz. Oyun oynarken de öğrenebilecekleri ortamlar yaratabiliriz. Ve
dahası..
Aslına bakarsanız çocuklar hoşluğu sever. Cicili bicili, mis
gibi sınıflarda kalıpların dışındaki yöntemlerle öğretin bakalım öğreteceklerinizi,
bakın nasıl da çabuk öğreniyorlar.
Ne kadar harcamış olabiliriz bunlar için? Öğrenci başına ayda
100 TL’yi geçerse, üzerini ben tamamlayacağım söz. Haa, maddi imkanları
yetersiz olup o parayı veremeyecek durumda olan veliler de var bunu da
biliyorum. Ama çocuğunu devlet okuluna göndermeyi isteyen ve maddi durumları
daha iyi olan veliler de ellerini taşın altına koysunlar bir zahmet. Gerekirse
açığı kapatmak için iki katını versinler.
Gelelim herkesin asıl önem verdiği konuya. Devlet
okullarındaki eğitimin yetersizliğine. Devlet okullarında sınıflar kalabalık,
öğretmenler yetişemiyor, her çocukla bire bir ilgilenilmiyor o da kabul. Ama öğretmenin
asli görevi öğretmekse ve bunun maddi karşılığını devletten alıyorsa, sırf sınıf kalabalık diye kendi öğrencilerine “özel
ders” adı altında ve ekstra ücret karşılığında ders vermesi ne kadar etik
tartışılır.
Devlet okulları yarım gün olduğu için çalışan anneleri de
göz önünde bulundurup etüd merkezleri açabilir. Bu etüd merkezlerinde
çocukların yetersiz olduğu dersler için takviyeler yapılabilir. Ücretini yine
alsın ama en azından “özel ders” adı altında değil.
Üniversitede öğrenciyken ev arkadaşımın biri Beden Eğitimi
Öğretmeniydi. Okulunda maddi durumu iyi olmayan öğrencilerine hafta sonları evimizde
ücretsiz Matematik dersi veriyordum. Şimdilerde para kazandığım bir işim var
ama öyle zaman geliyor ki ücretsiz yaptığım o işin verdiği hazzı para
kazanırken alamıyorum.
Bana kalsa çocuğum okulsuz büyüsün isterim. Çok anarşist
gibi görünse de maalesef öyle. Çünkü okulsuz hayatta geleneksel yaşam koşulları
daha öğretici ve eğitici. Ama şimdilik böyle bir isteğimin gerçekleşmesi
mümkün değil biliyorum.
Var olan eğitim sistemi “devlet okulu” kavramını yok etmek
üzere. Bir çok aileyi çocuğunu “özel okula” göndermeye teşvik ediyor. Devlet
okullarına aktarılması gereken kaynaklar maalesef özel okullara aktarılıyor. Böylelikle
devlet okullarının imkanları kısıtlı hale gelip, tercih edilmiyor. Ama inanın bireysel çabalarla özel okul standartlarına yakın eğitim veren devlet okulları da var. Ve bu yazıyı o okulları gördükten sonra umutlanarak yazdım. Tek yapmamız gereken harekete geçmek, çabalamak ve sonuna kadar mücadele etmek. Hem zaten çiçek gibi çocuğun varsa, nerede olsa açar..
Mesela Eğitimpedia diyor ki: “Finlandiya’da özel okul yok. Finlandiya’da
okullar birbirleriyle rekabet etmiyor, aksine dayanışma halindedirler.
Okulların hemen hemen tümünün başarı düzeyi aynı. Bu yüzden okulun bir diğerine
göre ayrıcalığı yok. Eğitim “herkes için eşit imkanlar sağlamak” demek. Eşitlik
kavramına olağanüstü değer veriliyor. Tüm çocuklar zeka ve becerileri ne olursa
olsun aynı sınıflarda okuyor.”
Bunları okuyup da, sen devlet okulu diye yanıp tutuşurken,
seninle günün birinde özel okulun kapısında karşılaşmayalım diyenler olacaktır.
Umarım o zaman geldiğinde düşüncelerim değişmemiş ama bir şeyler değişmiş olur.
Not: Görseller alıntıdır.
Not: Görseller alıntıdır.
Yıllardır gündemden düşmeyen bir konu. Hep tartışılan, ama bir türlü çözümlenemeyen bir konu. Genç bir arkadaşımızın bu konuyu kaleme alması ne güzel.
YanıtlaSilUzun yıllar eğitimin her kademesinde çalıştım.Çok farklı sayıda ve çeşitlilikte öğrencilerle, velilerle tanıştım. Öğretmen yetiştiren bir fakültede öğretim görevlisi olarak çalıştım.Aynı okuldan yetişen öğretmen adayları da aynı kalitede olmuyor. Öğretmenlik özel duygular, davranışlar gerektiriyor. Öğretmenlik sadece çocuklara bilgi depolamak değil.Onları aynı zamanda hayata hazırlamak.
Ben eğitimde ana unsur olarak öğretmeni düşünüyorum.İyi bir öğretmen sınıfta harikalar yaratabiliyor. Çocuklarda öğrenme aşkını köreltmeyen öğretmen olmalı.
Devlet okulu ya da özel okul değil, önce iyi bir öğretmen.Çocuğun yeteneklerini köreltmemeli, cesaretini kırmamalı.
Konu o kadar geniş ki, sayfalarca yazılabilir.
Sevgiler.
Çok haklısınız Makbule Hocam,
SilBenim değindiğim eğitimin sadece paralı/parasız tarafı. Öğretmenlerin niteliği bambaşka bir olay. Hatta belki de eğitim/öğretimin yapı taşlarından biri. Ben mesela ortaokuldaki bir öğretmenim sayesinde okuma alışkanlığı edindim. Lisedeki Edebiyat Öğretmenim sayesinde yazmayı sevdim. Tıpkı bir Coğrafya Öğretmenim sayesinde Coğrafya'dan nefret etmem gibi.
Sevdiren de soğutan da öğretmen. O yüzden hep diyorum iyi okul yoktur iyi öğretmen vardır diye.
Size ne mutlu ki eğitimin bir çok kademesinde çalışıp hem öğreten hem de tecrübe eden olmuşsunuz. Sevgi ve saygı ile ellerinizden öpüyorum.
Çok önemli ve artık rayından çıkmış bu önemli konuyu enine boyuna anlatmışsın yavrum. İyi ki dünyaya erken gelmişim. Zira ben de senin gibi düşünürdüm hep. Sanırım senin gibi mücadele ederdim.Torunum babasının istediği gibi okullara gitti. Şimdi üniversite ikide. Hâlâ özel. Ama TOEFL sınavında başarılı olduğu için %25 burslu olarak okuyor.Çocuğa özel kurslardan baygınlık gelmişti. Daha yirmi bir yaşında fakat sanki yaşlandı çocuk. Bıktı inan. Düşüncelerini paylaştığın için kutlarım seni yavrum. Yavrunun eğitime başladığı zaman dilerim kolaylıklarını görürsün. Sevgilerimle Nesli :)
YanıtlaSilBen de sizin gibi düşünenlerdenim Ece Ablacım. İyi ki dünyaya erken gelmişim diyorum. Mücadelem nereye kadar ve nasıl sürecek bilmiyorum ama tek başıma bile kalsam (ki yeri geliyor kalıyorum) devam edeceğim. Yeni nesil maalesef çok hırpalanıyor. Olanakları çok ama seçenek şansları az. Sistemin öngördüğü şekilde devam etmek zorundalar. Dilerim benim yavrum da her çocuğun hak ettiği şekilde eğitim/öğretim hayatına devam eder. Öpüyorum sizi..
SilÖzel okullar,gerçekten de ticaret mantığıyla çalışıyor.Bizim zamanımızdaki kadar kaliteli değil.Eğitim konusunda sistem ciddi sıkıntılar olduğunu düşünüyorum.Çok önemli bir yazıydı.Teşekkürler :)
YanıtlaSilÇok acımasızca olacak belki ama bazı özel okullar çocuğa öğrenci olarak değil müşteri gözü ile bakıyorlar. Hatta bunlara okul öncesi olanlar da dahil. Ah o bizim zamanımızdakiler.. :)
SilHepsine katılıyorum. Oğlumu bu sene iyi olduğunu düşündüğüm bir devlet okulunda başlatacağım...Karar vermek çok zor oldu...Özel okullar tam bir ticarethane durumundalar. Umarım bu çarkın içinde bulmam kendimi...Ama çevremde herkes özele kaymış durumda...Devlete gönderenlerin çoğu da eğitim kaygısı pek olmayan kesimden. Daha doğrusu, okulu ve öğretmeni zorlayıp talep oluşturamayacak kesimden... Devletin eğitimden elini çekmesinin alt yapısı bunlar...
YanıtlaSilDilerim verdiğiniz karardan dolayı yanılmaz ve "iyi ki" dersiniz. Benim çevremde de çocuğunu devlet okuluna gönderen neredeyse yok gibi. Hatta benim savunduklarımı duyunca gözlerini fal taşı gibi açıyorlar. Kesinlikle sizinle aynı fikirdeyim. Eğitim kaygısı olmayanlar yüzünden eğitim bu durumda. Umarım devletin elini çektiğine bizler el atmış oluruz.
Sil
YanıtlaSilÖzel okula verilen teşvikler de cabası. Ha bir de mimli okulları da ayıklaman lazım.
Finlandiya'daki eğitim sistemini ilk okuduğumda böğrüme öküz oturmuştu. Çocuklarımız ne kadar şanssız bu ülkede eğitim gördükleri için.
Ben de onu anlayamıyorum. Devlet okuluna yapılması gereken kaynak aktarımı özel okullara yapılıyor. Devlet dar ve orta gelirliyi destekleyeceği yerde parası olanın cebine para koyuyor. Finlandiya eğitim sistemi bence eğitim fakültelerinde ders olarak okutulmalı. O zihniyette öğretmenler yetiştirilmeli.
Silgerçekten üzerinde sayfalarca yazılabilecek bir konu büyük kızım ilkokulu mahallemizdeki devlet okulunda okudu ama orta okulda özele verdik bunun içinde çok düşündük eşimle ama şu şartlarda bir öğretmen olarak ta bunun uygun olacağına karar verdik bakalım yaşayıp göreceğiz....
YanıtlaSilKeşke gönlünüze göre bir devlet okulu bulabilseydiniz. Umarım iyi şeyler güzel şeyler yaşarsınız. Ortaokula kadar devlet okulunda okutmak bile neredeyse mucize artık bu devirde. Ben özel okul kötüdür devlet okulu iyidir demek istemedim bu yazımda. Sadece devlet okullarının tercih edilebilir hale dönüştürülmesini ve bunun da ailelerle işbirliği yapılarak mümkün hale getirilmesini önerdim. En doğru kararı tabiki anne babalar verecek.
SilNeslicim ben de senin gibi düşünüyorum. Bu paraları çocuklarımızın yarış atı gibi hazırlanıp küçük omuzlarına bindirilen streslerle çocukluklarının gençliklerinin çalındığı sisteme heba edeceğimize; ailece akitivitelere, tatillere, güzel anılar biriktirmeye, çocukların yeteneklerini hobilerini geliştirecek, onları Mutlu eden mesleğin gerçekten hangisi olacağını keşfetmelerini sağlayacak bambaşka alanlara yatırım yapabilsek!..
YanıtlaSilHem senin benim gibi herkes gönderse çocuğunu devlet okuluna aslında çoğunluk olacağız, o çekinilen devlet okulu Veli-öğrenci profili de kendiliğinden düzelecek...
Kısaca şekerim ben de devlete gönder derim! Baktın hayalindeki gibi olmadı, beklenmedik sıkıntılar yaşadınız; o Zaman geçersin özele. Bir şans verip denemekte fayda var... (Bir de dediğini yuttun bak sen de özele yolladın diye bıyık altından gülünmesi de çok saçma, şartlar neyi gerektirirse o)
Dönem içinde/yıl sonunda okulu değişen çocuk da kolayca adapte olur korkma. Ben ilk okulda 3 okul (3şehir) değiştirdim. Aynı şekilde sene içinde nakil gelen yeni çocuklar da her dönem olurdu. Hemencik kaynaşıverir, gül gibi geçinip giderdik :))) çocuklarda yeni geleni dışlamak yerine, daha çok ilgilenmek daha çok onunla arkadaş olmak istemek gibi bir eğilim var :) 2 saat birlikte takılan çocuk can ciğer kanka oluveriyor. Ne acayipler di mi :)))
Ya var ya yazdıkların bana daha da umut verdi mi desem, yüreğime su serptin mi desem, oh be benim gibi düşünen aklı selimler de var mı desem ne desem.. Uzaya çocuk gönderecekmişim gibi bakmayan kişilerin var olduğunu bilmek sevindirdi beni Başak.
SilÇünkü bu ülkede çoğunluk olmak = haklı olmakla özdeşleştirilmiş durumda. Azınlıksan ya haksızsındır ya da yanlış yoldasın algısı var.
Valla elimden geldiği kadar "aklıma yatan" devlet okullarını araştırıp, bulup, çocuğumu göndermeyi düşünüyorum.
Çocuklar bizim kadar komplike değiller aslında. Onlar karmaşık gibi görünen basit varlıklar. Aynen 2 saat birlikte takılsın kanka oluyorlar :)